Türkiye’nin bereketiyle bilinen nisan ayı, birçok inanç ve gelenekle dolu. Bu yıl da nisan yağmuruyla birlikte birçok kişi, doğanın sunduğu bu nadide damlaların getirdiği bereketi kutlamak amacıyla bir araya geldi. Ancak, muğlak bir mantıken öte, Kayınvalidesinden öğrendiği bir geleneği 30 yıldır sürdüren Fatma Hanım, bu yağmurların sağlık açısından faydalarını vurguluyor. Yağmurların, beden ve ruh sağlığına olumlu etkileri olduğuna inanan Fatma Hanım’ın serüveni, çoğu kişinin duymadığı ancak içten bir hikaye sunuyor.
Fatma Hanım, her nisan ayında başladığı ritualinin kökenlerini annesi ve kayınvalidesinin hikayelerine dayandırıyor. “Nisan yağmurlarının en temiz su olduğuna inanıyoruz. Annem ve kayınvalidem, bu damlaların bedene ve ruh sağlığına iyi geldiğini söylerdi. Bu geleneği yaşatmak, bana bir sorumluluk gibi geliyor” diyor. Her sene büyük bir heyecanla sokaklarda, bahçelerde toplanan yağmur damlalarını iki elinin arasına alarak, küçük bir kapta biriktiren Fatma Hanım, bunun kendisi için bir sağlık sembolü olduğunu vurguluyor.
%100 doğal bir şifa kaynağı olarak gördüğü bu ritual, Fatma Hanım’ın hayatının vazgeçilmez bir parçası haline gelmiş. Üç çocuğu ve beş torunu bulunan Fatma Hanım, geleneği onlara da aktarmak için sabırsızlanıyor. “Onlara da bu geleneği anlatmak çok önemli. Su, hayatın kaynaklarından biri ve bu doğanın sunduğu güzellikleri değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum.” dedi. Her yıl sadece kendi evi değil, mahallesindeki komşularıyla da bu geleneği paylaştığını ekliyor. Havanın sıcaklığının yanı sıra, nisan yağmurlarının getirdiği ferahlığın, beraberinde toplumsal bir bağ kurduğunu ifade ediyor.
Halk arasında sıkça yapılan bu şifa uygulaması, aslında pek çok insan için merak uyandıran bir hal alıyor. “Yağmurları topladıktan sonra, temiz bir kapta muhafaza ediyorum. Daha sonra bu suyu duş alırken kullanıyorum ya da gece yatmadan önce yüzüme sürüyorum” diyor. Yağmur suyu sayesinde cildinin uzun yıllar genç kaldığını ve şüphesiz birçok insanın bu doğa mucizesinden yararlanabileceğini düşünüyor. Bunun yanında, nisan yağmurlarının ruhsal olarak da kişiye iyi geldiğini, çevresine karşı daha nazik bir bakış açısı sunduğunu belirtiyor. “Kendimi bu dönemde daha enerjik hissediyorum. Hayata bakış açım tamamen değişiyor” diye ekliyor.
Fatma Hanım, bu geleneğin sadece kendi deneyimine dayanmayan, asırlardır süregelen bilimsel bir dayanağı da olduğunu savunuyor. Birçok eski tıbbî kaynakta, yağmur suyunun güneş ışınımından arındığı, doğal mineraller ile zenginleştiği ifade ediliyor. Bu özellikleriyle nisan yağmurlarının, bedenimizdeki toksinleri temizlemek için oldukça etkili olduğunun altını çiziyor.
Geleneksel tıbbın yeniden keşfedilmeye çalışıldığı bu dönemde, Fatma Hanım’ın geleneği sadece bireysel bir deneyim değil, aynı zamanda toplumsal bir farkındalık yaratan bir proje durumuna gelmiş. Nisan yağmurlarında toplanacak her damla, bir gelecek için umut sembolü haline gelirken, bu tür uygulamaların artması, insanlarda doğanın sunduğu mucizeleri değerlendirme bilincini oluşturuyor. Eğitim kurumları ve sağlık merkezlerinin de doğal tedavi yöntemlerine karşı ilgisinin arttığı bu süreçte, Fatma Hanım gibi bireyler, toplumun sağlık anlayışı üzerinde önemli değişimler yaratma potansiyeline sahip.
Sonuç olarak, Fatma Hanım’ın hikayesi, nisan yağmurlarının sadece su değil, aynı zamanda gelenek, sağlık ve yaşam felsefesi olduğunu gösteriyor. Modern yaşamın getirdiği kaygılardan uzaklaşıp doğal yaşama dönmek isteyen herkes, belki de bir çiğ damlası kadar basit bir şeyle başlayabilir. Kendisine ait bir geleneği sürdürmek, ve bununla beraber, kendisine ve çevresine ruhsal bir şifa sunmak için nisanın en güzel dönemini değerlendirmek, birçok insan için yeni bir başlangıç olabilir.