Bu bayram, ülkemiz için sevinç, mutluluk ve paylaşım dolu günler getirmesi beklenirken, 36 çocuğun bayram sevinçlerinden mahrum kalması dikkat çekici bir durum olarak ortaya çıktı. Toplumsal duyarlılığın önemini bir kez daha hatırlatan bu olay, çocukların göz ardı edilmesinin sonuçlarını ve toplum olarak üzerimize düşen sorumlulukları sorgulamamıza neden oldu. Her yıl ailelerin kapılarını çaldıkları, sevinçlerini paylaştıkları bu özel günlerde, pek çok çocuğun yalnız başına kaldığı veya dikkatlerden uzaklaştığı gerçeğini fark etmek, toplumun bilinçli bir kesimi için üzücü bir tablo. Peki, bu durumun nedenleri neler? Ve ne yapılabilir?
Öncelikle, 36 çocuğun bu bayramda nasıl kayıtlara geçmediğini ve onların hangi şartlarda yaşam sürdüğünü incelemek gerekiyor. Türkiye'de her yıl birçok aile gelir sıkıntısı, sosyal yardımlardan yoksunluk veya yetersiz destek nedeniyle bayramda çocuklarına gelinlikler, yeni ayakkabılar veya oyuncaklar alırken güçlük çekiyor. İşte bu noktada, sosyal hizmetlerin yeterince etkili olup olmadığı tartışmaya açıktır. Birçok çocuk, düzgün bir eğitim almadığı gibi sosyal etkinliklerden de mahrum kalmaktadır. Özellikle maddi durumu kötü olan aileler için bayram, çocukların en çok ihtiyaç duyduğu mutluluğun kaynağı olmasının yanı sıra, aynı zamanda sosyal hizmetlerin yetersizliği ve devlet desteklerinin eksikliği nedeniyle bir kayba dönüşmektedir. Bu durum, her yıl bayramda sevinçle beklenen çocuk gülüşlerinin yanında, gözyaşlarına neden olabilir. Kayıt dışındaki çocukların sayısının artması, toplum için bir sorun haline gelmektedir ve bu sorunun köklerinin doğru bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
Bu kadar çocuğun bayramda unutulması, yalnızca bir istatistik değil, aynı zamanda toplumun dayanışma ruhunun zayıfladığının bir göstergesidir. Toplum olarak, çocuklarımızın bayramı kutlama zevkini ve mutluluğunu paylaşmak için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirme zamanıdır. Bu konuda önemli adımlar atmak, sosyal hizmet kuruluşlarına destek vermek, bireysel veya toplu bağışlar yapmak, gönüllü projelerde yer almak gibi eylemler gündeme gelebilir. Bu olay, yalnızca bayramlarda değil, her dönemde çocukların daha iyi bir yaşam sürdürebilmeleri için persefektifimize yer açmak gerektiğinin bir hatırlatıcısıdır.
Çocukların kaçırılan bayram sevinçlerini, bir gün değil her gün yaşama hakkı olduğunun bilincinde olarak, bizim de üzerimize düşen görevler vardır. Bayramlar, çocukların mutluluğunu paylaşmak için sadece bir fırsat değil, aynı zamanda onların sosyal hayata dahil edilmeleri için bir başlangıçtır. Toplumda bir fark yaratmak, niyet oldukça kolaydır. Bayram sevinci, küçük yaşlardaki çocuklara büyük bir ışık tutar ve onlara umut verir. Unutmayalım ki, her gülüş, bir umudu temsil eder ve her çocuğun gülümsemesi bizlerin ellerindedir.
Sonuç olarak, bu bayramda 36 çocuğun eksikliği, hepimizi düşündürmeli ve harekete geçirmelidir. Hepsini unutmamalı, toplum olarak çocuklarımıza sahip çıkmalı ve onların hayatlarındaki olumlu değişimin bir parçası olmalıyız. Unutmayalım ki bir toplumun geleceği, o toplumun çocuklarına verdiği değerle ölçülür.