Bir toplumun en büyük zenginliklerinden biri çocuklar ve onların güvenliği olmalıdır. Ancak, geçtiğimiz günlerde yaşanan korkunç bir olay, bu gerçeği çürütürcesine tüm Türkiye'yi derinden sarstı. Şiddete maruz kalan bir çocuk, kendisine bakmakla yükümlü olan babasının elinden, kurtarılmayı başardı. Olayın detayları ise herkesin yüreğini dağladı. Korkunç olayın arka planında, çocuğa uygulanan sistematik şiddete dair çarpıcı gerçekler ortaya çıktı. Adaletin tecellisi için birçok kişi, sosyal medyada ve toplumsal platformlarda aktif olarak sesini yükseltmeye başladı. Bu haber, hem bir aile dramını gözler önüne seriyor hem de toplumsal huzurun nasıl tehdit altında olduğunu gösteriyor.
Olay, İstanbul'un bir mahallesinde meydana geldi. Çocuk, yaşadığı evde belirli bir süre boyunca psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kaldı. Komşuların duyduğu çığlıklar ve evden gelen gürültüler, durumu fark eden mahalle sakinlerini harekete geçirdi. Olay yerine çağrılan polis, çocuğun yüzündeki morlukları ve bedensel yaralarını görünce hemen duruma müdahale etti. Çocuk, gözyaşları içinde polise olan biteni anlatmaya çalıştı. Ebeveynlerden biri tarafından uygulanan bu şiddet, komşuları ve sosyal hizmet uzmanlarını da derin bir kaygıya sevk etti. Hızla harekete geçen sosyal hizmet ekipleri, çocuğun güvenli bir yere yerleştirilmesi için çalışmalara başladı.
Babanın o anki ruh halini anlamak zor; birkaç gün içerisinde kendisini suçlu bulup, gözaltına alındıktan sonra nezarethaneye götürülmesinin ardından ise çok pişman olduğunu aktaracağı iddia ediliyor. Ancak sıradan bir pişmanlıkla iki özel yıldız alan babanın, çocuğuna karşı uyguladığı şiddet ile özetlenen tutumu affedilemez bir durum olarak değerlendiriliyor. Çocuğun tedavi ve rehabilitasyon süreçleri de bu kez sosyal hizmet uzmanları tarafından özenle yürütülmeye başlandı.
Olayın meydana gelmesinin ardından sosyal medyada büyük bir infial oluştu. Kullanıcılar, #ÇocuklarımızaSahipÇıkalım hashtag'i ile durumun ciddiyetine dikkat çekmeye çalıştı. Toplumun her kesiminden gelen tepkiler, faile verilecek cezanın ne olacağına dair tartışmaları da beraberinde getirdi. Çocuk hakları savunucuları, bu tarz olayların yalnızca bireysel değil, toplumsal bir sorun olduğunu ifade ediyor. Ayrıca, yasaların bu gibi durumlarda yeterince caydırıcı olmadığını, şiddet mağduru olan çocukların korunması için daha etkili önlemlerin alınması gerektiğini vurguluyorlar.
Adalet Bakanlığı'nın ve diğer ilgili kuruluşların, çocuğun durumuna dair atacakları adımlar, gelecekte bu tür olayların önlenmesi açısından kritik öneme sahip. Toplumun bilinçlendirilmesi, şiddet karşıtı kampanyaların güçlendirilmesi ve özellikle çocuklara yönelik eğitim programlarının yaygınlaştırılması, çocuk haklarının korunması adına elzem görülüyor. Yaşanan bu acı olay, bizlere bir kez daha hatırlatıyor ki, çocukların korunması ve güvenli bir ortamda büyümeleri her bireyin sorumluluğudur.
Söz konusu aile dinamiklerinin, toplumun genel yapısının bir yansıması olduğunu düşündüğümüzde; her bireyin bu konuda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi, ancak bu tür olayların önüne geçilmesini sağlayabilir. Ümit ediyoruz ki, yaşanan bu olay, kamuoyunu bilinçlendirme adına bir dönüm noktası olur ve çocukların daha güvende bir dünyada büyümeleri mümkün hale gelir.
Sonsöz olarak, bu olayın kayıtsız kalınmaması gerektiği, sosyal bir sorumluluk olarak görülmesi gerektiği bir kez daha anlaşılıyor. Toplumun her kesiminden, bu gibi olaylara karşı duyarlılık geliştirilmesi, geleceğimiz olan çocuklarımıza daha sağlam bir zemin hazırlamak amacıyla atılacak önemli adımların başında geliyor. Adaletin sağlanması ve benzer olayların bir daha yaşanmaması için el birliği ile mücadele etmek zorundayız.