Son günlerde Türkiye'nin gündeminde yer alan bir cinayet, toplumu derinden sarstı. Bir adam, hamile eşini öldürdükten sonra cesetiyle tam on gün boyunca yaşamaya devam etti. Olay, kötü bir koku nedeniyle komşuların dikkatini çekince ortaya çıktı ve cinayet soruşturması başlatıldı. Yaşanan bu trajik olay, aile içindeki şiddet ve cinayetlerin toplumdaki yeri üzerine tartışmaları da yeniden alevlendirdi. İşte olayın detayları ve cinayetin ardındaki sır perdesi.
Olay, geçtiğimiz hafta bir apartman dairesinde meydana geldi. 28 yaşındaki hamile kadın Z.K.’nın kaybolması, komşuları ve ailesi arasında endişelere yol açtı. Bir süre sonra, apartman sakinleri kötü bir koku hissetmeye başladılar. İlk başta bu durumun kaybolan kadını ilgilendirdiğini düşünmediler. Ancak günler geçtikçe koku daha da rahatsız edici hale geldi. Koku üzerindeki şüpheler her geçen gün artarken, bu durum apartmanın diğer sakinlerini harekete geçirdi.
Komşular, durumu polise bildirmeye karar verdiler. Gelen ekipler, daireye girerek inceleme yaptığında, Z.K.’nın cesedine ulaştılar. Olay yeri inceleme ekipleri, cinayet ihtimali üzerine yoğunlaştı ve kocası hakkında soruşturma başlattı. Olayın başlangıcından itibaren şüpheli olarak görülen koca M.K., polisin yaptığı baskının ardından gözaltına alındı. Gözaltına alınma sürecinde, M.K. sağduyusunu kaybetmiş bir şekilde, kaybettiği eşini öldürme eyleminden dolayı kendisine bir mantık ürettikten sonra suçunu kabul etti.
Bu olay, sadece bir cinayet olarak değil, aynı zamanda aile içi şiddetin ne kadar ciddi bir problem olduğunu da gözler önüne seriyor. M.K.’nın verdiği ifadede, eşinin yaptığı bazı tehditlerin onun psikolojik durumunu olumsuz etkilediğini belirttiği aktarıldı. Özellikle hamilelik sürecinde, kadının yaşamına dair herhangi bir tehdit veya tehditkar bir davranış, pek çok kadın için ciddi bir tehlike arz ediyor. Toplumda, aile içi şiddet konusunda yeterince farkındalık oluşturulmaması, böylesi trajik olayların artmasına zemin hazırlayabiliyor.
Olayın üzerine düşünülmesi gereken birçok konu bulunuyor. Aile içi şiddet maalesef her kesimden insanın başına gelebiliyor. Burada asıl problem, bu tür vakaların göz ardı edilmesidir. Aile içi ilişkilerin sağlıklı bir zemine oturtulması, özellikle gebelik döneminde daha da önem kazanmakta. Çünkü hamilelik, kadınların fiziksel ve psikolojik açıdan en hassas dönemlerinden biridir. Bu bakımdan, sosyal hizmetlerin müdahale etmesi gereken noktaları ve kadınlara destek olabilen mekanizmaların kurulması hayati bir önem taşıyor.
Olay, yalnızca bir cinayet olarak kalmadı; aynı zamanda insanları düşündüren ve aile içi şiddete karşı toplumsal duyarlılığı artırması beklenen bir vaka oldu. Aile içi şiddet ve kadın cinayetleri, toplumun hüzünle izlediği bir kaçırılma ve kaybolma hikayesine dönüştü. Kötü koku, bu olayın patlak vermesine sebep olsa da, aslında daha derin bir sorunun dışa vurumuydu. Bu tür olayların önlenebilmesi ve benzer trajedilerin yaşanmaması için toplumun, bir araya gelip harekete geçmesi gerekiyor.
M.K., gözaltındaki süreçte ruhsal durumunu sorgularken, cinayet sonrası yaşadığı psikolojik bunalım ile ilgili de ifade verdi. İçinde bulunduğu durumdan yeterince etkilenmediğini düşünüyor olsa da, yaşanan olayın sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kalacak. Ayrıca, bu cinayet, yalnızca bir kişinin hayatının sona ermesi değil; aynı zamanda bir ailenin parçalanmasına ve geride kalan yakınlarının acısına da neden oldu. Z.K.'nın ailesi, bu durum karşısında yıkılmış bir halde, yaşananların ne denli travmatik olduğunu yaşayarak anlıyor. Yine de, yaşamını yitiren bir kadının ardında bıraktığı dertlerle dolu bir hikaye, toplumumuzu aydınlatmayı bekliyor.
Bu olay, toplumda aile içi şiddeti önleme çalışmalarının önemini ortaya koyuyor. Yetkililerin ve sivil toplum kuruluşlarının, kadınların ve çocukların güvenliğini sağlamak amacıyla daha etkin adımlar atmaları gerektiği konusunda uyarıları da unutulmamalıdır. Bu trajik olay, yalnızca bir cinayet olarak değil; aynı zamanda toplumsal bir sorunun acı bir hatırlatıcısıdır. Bu nedenle, herkesin bu konuda duyarlı olması ve konunun üstüne gitmesi gerektiği aşikâr. Artık bizim için bu tür trajedileri önleyecek adımları atmanın zamanı geldi.