İran İslam Cumhuriyeti, Amerika Birleşik Devletleri tarafından uygulanan yaptırımların sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi bir baskı aracı olduğunu vurguladı. İranlı yetkililer, bu durumu ‘uluslararası zorbalık’ olarak tanımlarken, yaptığı açıklamalarla dünya genelindeki dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Amir-Abdollahian, ABD’nin uyguladığı yaptırımların ülkenin ulusal egemenliğine aykırı olduğunu belirterek, bu adımların başta halk olmak üzere tüm İran’a olumsuz etkileri olduğunu ifade etti.
Amerika Birleşik Devletleri, geçtiğimiz yıllarda İran’a karşı ekonomik yaptırımlarını giderek artırmıştı. Özellikle nükleer programına yönelik kaygılar, bu yaptırımların temel gerekçelerinden birini oluşturuyor. 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın çökmeye yüz tutması ve Trump yönetiminin anlaşmadan çekilmesi ile birlikte, yaptırımlar yeniden devreye girdi. İran ekonomisi, bu yaptırımlar dolayısıyla büyük darbe aldı. Bu bağlamda, işsizlik oranları artarken, enflasyon ise rekor seviyelere ulaştı. Birçok insan temel ihtiyaç maddelerine ulaşmakta güçlük çeker hale geldi.
İran hükümeti ise yaptırımlara karşı farklı stratejiler geliştirerek, yurtiçinde halkı motive etmeye çalışıyor. İran Dışişleri Bakanı, “ABD’nin baskıcı politikaları, halkımızı daha da kenetli hale getiriyor” diyerek, yaptırımların onları daha güçlü bir ulus olmaya iteceğini ifade etti. Yurtiçinde yapılan gösterilerde de bu görüş benimsenirken, bazı grupların hükümete verdiği destek dikkat çekiyor. Hükümet, aynı zamanda uluslararası alanda da destek arayışında, bu bağlamda Asya ve Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmeye çalışıyor.
Çeşitli sosyal medya platformlarında yapılan paylaşımlarda vatandaşların, ABD’nin bu yaptırımlarını lanetlediği gözlemlendi. İranlı gençler, yaptırımların kendi geleceklerini etkilediği konusunda hemfikirken, hükümetin atacağı adımlara yönelik taleplerini sosyal medyada dile getiriyor. Ancak, İran’daki bazı muhalif gruplar, yönetimin bu yaptırımları bahane ederek kendi iç meselelerini çözemediğini, bu durumu halktan gizlemeye çalıştığını savunuyor.
Sonuç olarak, İran yönetimi, ABD’nin yaptırımlarına karşı dik durmaya çalışıyor ve bunun için ulusal dayanışmayı ön plana çıkarıyor. Ancak ekonomik durum, yani hayat pahalılığı ve işsizlik gibi unsurlar, halkın tepkisini nasıl şekillendirecek, zamanla görülecek. Yurt içindeki bu tartışmalar, İran’ın ulusal politikalarının şekillenmesinde önemli bir etki oluşturacak gibi görünüyor. Ülkenin geleceği ise bu yaptırımların nasıl ele alınacağına ve yönetimin halkla ne derece bir iletişim kuracağınına bağlı olarak belirlenecek.
İran’a yönelik uygulanan yaptırımlar, sadece ekonomik değil, siyasi alanda da önemli sonuçlar doğuruyor. Hem iç politikada hem de dış politikada bu belirsizlik, İran’ın uluslararası itibarını da zedeleme potansiyeline sahip. Bu nedenle, İran yönetimi, ABD’nin baskılarını bertaraf etmek için güçlü bir strateji oluşturmak zorunda; aksi takdirde, bu yalnızca dış politikada değil, iç politikada da derin yaralar açabilir.