Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB), bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranış alanlarında zorluklar yaşadığı karmaşık bir nörogelişimsel bozukluktur. Dünya genelinde yapılan araştırmalar, otizmin erkek çocuklarında, kız çocuklarına kıyasla 4 kat daha sık görüldüğünü ortaya koymuştur. Peki, otizmin neden erkeklerde daha yaygın olduğu konusunda neler biliniyor? Bu yazımızda, bilimsel veriler ve uzman görüşleri ışığında bu önemli konuya derinlemesine bir bakış atıyoruz.
Otizm üzerine yapılan birçok çalışmada, erkek çocuklarının otizme yatkınlığının daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. 2019 yılında yayımlanan bir çalışmaya göre, otizm teşhisi konulan bireylerin yaklaşık %80’ini erkekler oluşturmaktadır. Bunun birçok nedeni olabilir; hormonal faktörler, genetik risk, çevresel etkenler ve nöroanatomik farklılıklar, bu konuda araştırma yapan bilim insanlarının dikkate aldığı başlıca unsurlar arasındadır.
Hormonal faktörler, otizm üzerindeki etkileri anlamada önemli bir rol oynamaktadır. Östrojen ve testosteron gibi hormonların, gelişim sırasında beyindeki nöral bağlantıları şekillendirdiği bilinmektedir. Bazı çalışmalar, yüksek testosteron seviyelerinin otizm spektrum bozukluğu riskiyle bağlantılı olabileceğini öne sürmektedir. Özellikle doğum öncesi dönemlerde oluşan hormonal dengenin, erkek ve kız fetüslerinin beyin gelişimini nasıl etkilediği üzerine birçok hipotez bulunmaktadır.
Otizmin erkek çocuklarda daha yaygın olmasının bir diğer nedeni genetik faktörlerdir. Araştırmalar, otizm ile ilişkili genlerin bazılarının X kromozomunda bulunduğunu ortaya koymuş ve kız çocuklarının iki X kromozomuna sahip olması sebebiyle daha fazla ‘kalkandırıcı’ genetik materyal taşıdıklarını göstermiştir. Dolayısıyla, erkek çocuklar Y kromozomuna sahip oldukları için, bu genetik risk faktörlerine karşı daha hassas bir yapıya sahip olabiliyorlar.
Çevresel etkenler de otizm spektrum bozukluklarının belirleyicileri arasında sayılmaktadır. Doğum öncesi ve sonrası dönemlerde maruz kalınan bazı kimyasallar, enfeksiyonlar ve stres faktörleri, gelişimsel sorunları tetikleyebilir. Örneğin, anne karnındaki fetüsün belirli toksinlere maruz kalması, nörolojik gelişimi etkileyebilir ve otizm riskini artırabilir. Ancak bu çevresel etkenlerin cinsiyetler arasındaki dağılımı konusunda kesin veriler bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, otizmin neden erkek çocuklarında daha yaygın olduğu sorusu, karmaşık ve çok yönlü bir konudur. Genetik, hormonal ve çevresel etkenlerin bir arada etkili olduğu düşünüldüğünde, bu durumun arkasındaki mekanizmaların derinlemesine incelenmesi gerekmektedir. Araştırmalar devam ediyor ve gelecekte elde edilecek bulgular, otizmin nedenlerini daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir. Bilim dünyasının bu alanda atacağı adımlar, hem tanı hem de tedavi süreçlerinin gelişmesine katkı sağlayacaktır. Unutulmamalıdır ki, otizm bireylerin yaşamlarında özel ve zengin deneyimlere yol açabilir, bu yüzden toplumsal farkındalığın artırılması ve destekleyici hizmetlerin sunulması da son derece önemlidir.