Son zamanlarda yaşanan bir cinayet haberi, ülke genelinde güvenlik sistemleri ve hukuki koruma mekanizmaları üzerine tartışmalara neden oldu. Uzaklaştırma kararı aldıran bir kadın, eski eşi tarafından katledildi. Sinem isimli 32 yaşındaki kadın, şiddet gören kadınların karşılaştığı ciddi tehditlerin ne kadar gerçek ve ölümcül olabileceğini gösteren bir örnek haline geldi. Uzaklaştırma kararına rağmen, katil balkondan girerek Sinem'in hayatına son vermekten çekinmedi.
Sinem, eski eşinden sürekli olarak tehdit ve şiddet görüyordu. Son çare olarak, kendisini korumak amacıyla mahkemeye başvurarak uzaklaştırma kararı çıkarttırdı. Ancak hukuk sisteminin sunduğu bu tür önlemler, ne yazık ki birçok kadının hayatını kurtarmakta yetersiz kalıyor. Sinem’in yaşadığı olay, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadın cinayetlerinin önlenmesindeki önemli zaafları gözler önüne seriyor. Uzaklaştırma kararlarının uygulanabilirliği ve etkinliği, kadınların güvenliğini sağlamak adına kritik bir noktayı oluşturuyor. Mahkeme kararı, Sinem'in eski eşinin 100 metre yakınında bulunmasını yasaklıyordu, fakat bu tür yasakların aşılabileceği gerçeği göz ardı edilmemeli.
Havaların sıcak olduğu bir yaz akşamında gerçekleşen trajik olayda, katil eski eşi Sinem’in evinin balkonundan içeri girdi. Şiddet dolu bir geçmişe sahip olan bu erkek, cinsiyet temelli şiddetin tesiri altında kalmış ve birçok uyarıya rağmen hareket etmeye cesaret bulabiliyordu. Olayın medyaya yansıyan detayları, bunun yalnızca bir bireysel şiddet olayı değil, aynı zamanda kadınların karşılaştığı sistematik bir sorun olduğunu kanıtlar nitelikte. Sinem’in ailesi ve yakınları, adaletin yerini bulmasını beklerken, kadın cinayetlerinin önlenmesi adına kapsamlı bir toplumsal hareketin gerekliliğini savunuyor.
Kadınların hayatlarının tehdit altında olduğu bu tür durumlardan korunabilmesi için yalnızca yasal düzenlemelerin yeterli olmayacağı aşikardır. Eğitimden güvenlik sistemlerine kadar geniş bir yelpazede reformlara ihtiyaç duyulmaktadır. Sinem’in trajik ölümü, toplumun genelinde kadınların sesini duyurmak için bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. "Artık sessiz kalmayacağız," diyen kadınlar, bu tür şiddet olaylarının üzerine gidilmesi ve önlenmesi adına gereken adımların atılmasını talep ediyor.
Geçmişte yaşanan birçok benzer olay, hukuk sisteminin kadına yönelik şiddete karşı yeterince hızlı ve etkili bir yanıt veremediğine dair kanıtlar sunuyor. Uzaklaştırma kararlarının etkili bir şekilde uygulanması, tüm toplumun görevi olmalıdır. Kadınların güvenliği, sadece kanunları uygulayanların değil, aynı zamanda toplumun bir bütün olarak sorumluluğundadır. Sinem’in yaşadığı korku dolu anların ve ölümcül tehlikenin yaşanmaması için toplum olarak harekete geçmek, artık kaçınılmaz bir gereklilik haline gelmiştir.
Önümüzdeki günlerde bu olayla ilgili yapılacak olan adli süreç, toplumda bir umut ışığı doğurmakla birlikte, benzer durumlarda yeterli koruma mekanizmalarının bulunup bulunmadığı sorularını da beraberinde getirmekte. Uzaklaştırma kararlarının daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi için hukukçular ve kadın hakları savunucuları arasında daha işbirlikçi bir yaklaşım sergilenmesi şart. Sinem’in ölümünden ders çıkararak, daha fazla kadının korunması ve güçlendirilmesi için bir yapı oluşturulmalıdır. Kadına yönelik şiddete karşı savaş, toplumun her kesiminde duyarlılık ve dayanışma gerektiren bir meseledir.
The End